11 Ocak 2011 Salı

Yüz Numaralı Adam (1978)


Yine ve yine seyirlik Kemal Sunal klasiklerinden birine daha, Yüz Numaralı Adam'a geldi sıra.

Kemal Sunal'ın başrolü Oya Aydoğan ile paylaştığı filmde, Şabanımız, canımız; işsiz güçsüz, babasının sürekli git iş bul, çalış, elin ekmek görsün diye dürtüklediği yurdum delikanlılarından biridir. Hangi işe girdiyse dikiş tutturamamış, işverenler tarafından kapı dışarı edilmiştir zavallı Şaban. Buna rağmen anasına her daim seni saraylarda yaşatacam anne deyü palavralar sıkmayı da ihmal etmez. Hoş bu sallamasyon filmin bir yerinden sonra geçici de olsa gerçek olur ya neyse, o anda palavradır, gerisi teferuattır.

Gelgelelim, Şabanımız'ın yolu birgün bir trende patronlarının reklam filmlerinde oynatmak üzere halktan birini bulması için görevlendirdiği Ayşe'yle (Oya Aydoğan) kesişir. Ayşe bunu görür görmez buldum! diye haykırır, kolundan tuttuğu gibi reklam filmlerinin bir numaralı yüzü yapar bizim Şaban'ı. Olayların gelişmesi bunların hemen akabinde olur.

Bu filmi de vakti zamanında hep Show TV'de izlerdim hep, hiç başka bir kanalda denk gelmemişimdir, ilginç. 
Filmde Şaban'ın reklamını yaptığı malların bozuk çıktığı bölümlerin de gönlümde ayrı yer vardır. Tutar tutmaz elde kalan buzdolabı kapağı, giyer giymez kıç kısmı yırtılan pantolon, ağızlarda iğrenç ötesi bir tat bırakan konserve yaprak sarma bunlara güzel örnekleri oluşturmaktadırlar. Tüm bunlar üzerine milletin Şaban'a aaaa evladım sana güvendik aldık ama Allah seni inandırsın leş gibiydi o dolma leş! şeklinde çemkirmesi de ayrı bir olaydır..

Sözkonusu sahneleri birebir izlemek isterseniz şöyle tıklayabilirsiniz.

2 Ocak 2011 Pazar

Anneler Günü (1973)

Zeynep Değirmencioğlu'nun başrolünde oynadığı Anneler günü, çocukken babasının ailesi yüzünden annesinden zorla koparılan bir kızcağızın yıllar sonra annesinin yanına tatile gönderilmesi ve yaşadığı olayları anlatan duygusal bir film idi..

Her anneler gününde bir kanalımızın mutlaka ama mutlaka yayınına aldığı bu güzide filmde Ayşe (Zeynep Değirmencioğlu), çocukken annesi (Ayten Gökçer) ve babası ayrılmış zavallı bir kızcağızdır. Babasının binbir katakulliyle kendisinde kalmasını sağladığı ve annesinin onu terk ettiği yalanıyla büyüttüğü Ayşecan, gün gelir yine babasının istek ve arzusuyla tatile, annesinin yanına yollanır. Fakat Ayşe, kazık kadar olmuştur ve buna rağmen en son mini mini bir kız iken annesinin yüzünü görmüştür. Üstelik babasının annen seni sevmiyor, sevse senelerdir bir kere bile olsa aramaz mıydı, sormaz mıydı yalanıyla büyüdüğü için annesinden ölesiye nefret etmektedir ama mecbur, babasının ricasını kıramaz.

Annesiyle uzun yıllar sonra ilk karşılaşmasında O'na nefretini kusmaktan çekinmez ve eve geldiklerinde hep soğuk davranır. Annesiyse bu durumu sindiremez, kızının sert mizacını yumuşatmaya and içer ve komşularının oğlu Ali'den belli bir para karşılığında Ayşe'yle ilgilenir görünmesini ister. Ali de bundan cesaret alarak Ayşe'ye yavşar da yavşar... Bu esnada taş kalpli Ayşe'nin kalbi az da olsa çözünür ve etrafında olan bitene tepki vermeye başlar. Filmin konusu daha sonra gelişir de gelişir...

Filmi izlemek isteyen varsa bu linkten parçalar halinde izleyebilir efenim, şimdiden tüm annelerin gelecek anneler gününü kutlarım :P

Tatlı Dillim (1972)

En sevdiğim Türk filmlerinden birine daha geldi sıra: Tatlı Dillim... Tarık Akan ve Filiz Akın'ın başrollerinde oynadıkları Tatlı Dillim, Kemal Sunal'ın beyazperdede göründüğü ilk film olması sebebiyle de güzeldir, özeldir bana göre..

Ferit (Tarık Akan), karı - kız ve basketboldan kafasını kaldırmayan, İstanbul'lu zengin ailelerden birinin yavrusudur. İçinde top sektirdiği basket takımıyla beraber kamp yapmak amacıyla bir köye giderler. Burada bir kaza sonuucu köy öğretmeni Emine (Filiz Akın) ile tanışır ve kalbi o dakika kıpraşmaya başlar. Takımdaşları antrenmandan başını kaldıramazken O, öğretmen Emine'yi tavlamak için elinden geleni ardına komaz. Bir süre didinip çırpındıktan sonra Emine'yi kendine aşık etmeyi başarır ve köyde evlenirler.

Bir kaç hafta köyde güzel güzel yaşarlarken Ferit'in arkadaşları köye gelerek O'nu özlediği İstanbul'a ve gece hayatına geri dönmeye ikna ederler. Ferit Emine'yi valla geri gelicem, bekle beni, iki güne kalmaz burdayım diye uyutarak İstanbul'a gider. Gel zaman git zaman, Emine bekler, bekler ve bekler... Bakar ki bu Ferit'in geleceği yok, O İstanbul'un yolunu tutar. Bir de ne görsün? Ferit bey eski vur patlasın, çal oynasın günlerine geri dönmüş ve kendisini unutmuştur. Emine üzüntüsünden kahrolsa da Ferit'in babasıyla (Hulusi Kentmen) birlikte Ferit'e bir oyun hazırlar ve kendisini Emine'nin ikiz kardeşi Mine olarak tanıtıp karşısına çıkar. Ferit afallar, manyar, ne oluyor kuzum moduna geçer, olaylar bundan sonra Ferit'in Emine ve Mine arasında seçim yapmasına kadar gidecektir...

Bu cici filmimiz de burdan seyredilebilir.

İyi Aile Çocuğu (1978)


İşte bir Kemal Sunal klasiği daha... Nedense bu film ben televizyonda zap yaparken hep tesadüfen karşıma çıkar, beni tarif edemeyeceğim mutluluklara gark eder.

Kemal Sunal'ın başrolü birinin bize O olduğunu söylemediği sürece asla anlayamayacağımız Harika Avcı'yla paylaştığı İyi Aile Çocuğu, daha bebekken birbirinden ayrılmak zorunda kalan zıt karakterli iki kardeşin (Kemal ve Cemal) büyüyüp koca adam olduklarında hayatlarının bir şekilde kesişmesini ve yaşanan komik olayları anlatır.

Biri azılı bir mafya babası, diğeri mülayim bir banka memuru olan Kemal ve Cemal kardeşler tek yumurta ikizidirler ve birinin başına nahoş bir olay geldiğinde diğeri ne kadar uzakta olursa olsun öteki ikizinin yaşadıklarını aynen hissedip etkilenebilmektedir. Filmde bol bol konusu yapılmıştır bunun, hoştur, güldürür bol bol.

Şu linkten tamamını izleyebilirsiniz.