14 Şubat 2009 Cumartesi

Hanzo (1975)

Seneler boyu Kemal Sunal hatrına izleyip de hangi amaçla çekildiğini anlayamadığım, egzantrik kelimesinin yanında halt edeceği bir filmdi Hanzo. Bak şu yaşıma geldim, hala bu filmin yapılmasındaki amaç ve emel nedir, bilmiyorum; bilemiyorum.

Yıllar yıllar evvel Anadolu'nun şirin bir köyünde bir anne ve bebeği ayılar tarafından kaçırılır. Bir daha onlardan haber alınamaz, köylü öldü garipler, Allah taksiratlarını affetsin diye düşünmektedir.
Fakat o yıllar yıllar evvelden çok seneler seneler sonra, aynı köylüler mi bilinmiyor ama bazı köylüler ormanda insana benzer ayımsı bir yaratıkla karşılaşırlar. Yakalarlar, köye getirirler. Sonradan anlaşılır ki bu insandan bozma ayı yavrusu yıllar önce ormana kaçırılan bebektir.
Gazeteler, televizyonlar Hanzo adı verilen bu ne idüğü belirsiz canlıya büyük ilgi gösterir. Bu ilgi neticesinde Hanzo'yu televizyonda görüp yıllar evvel ölen kocası olduğunu zanneden üç beş tahtası eksik Şükriye adlı kadın (Adile Naşit), O'nu bulup evinin direği yapmaya niyetlenir.
Bu arada Hanzo bir grup doktor tarafından incelenmek üzere hastaneye yatırılır. Orada Hülya isminde güzel mi güzel, şirin mi şirin bir bakıcı kız vardır (Meral Zeren). Hanzo insanlığını keşfederken arada erkekliğini de keşfedecek; O'na yavşamayı da ihmal etmeyecektir. Olaylar gelişir.

Hani biz zaten cinsel açıdan gelişmemiş, neyin ne olduğu konusunda fazla merak sahibi bir toplumuz ya; filmden aklımızda yer etmiş en önemli sahne hiç kuşkusuz Hanzo'nun Hülya'nın memelerini gösterip (hatta elleyip) aymut aymut! dediği sahneydi. (Birbirimizi kandırmayalım, çoğumuzun aklında filme dair o sahne kaldı bir tek!) Tamam ayısın da bu kadar da olmaz be kardeşim!

Velhasıl-ı kelam, ilginç bir film idi Hanzo, zaten televizyonlar artık eskisi kadar sık yayımlamıyor. Show Tv verirse verirdi eskiden, artık o da göstermiyor pek.

Ama siz yine de olsa da izlesek şimdi diyorsanız şu adresten izleyebilirsiniz.